Olağan dışı travmatik olaylar ve süreçler (örn: doğal afetler, savaşlar, ağır kazalar, saldırıya uğrama, işkence, başkalarının ölümüne tanık olma vb.) hemen herkesi olumsuz etkileyebilir. Travmatik yaşantılardan sonra çoğu insanda gelişen bu olumsuz belirtiler zamanla yatışır. Bazı kişilerde ise belirtiler zamanla yatışmaz, kötüleşir veya geç dönemde belirtiler ortaya çıkabilir. Travma sonrası stres bozukluğu bu uzamış veya gecikmiş belirtiler kümesidir.
Referans psikiyatrik kaynaklarda yaşam boyu travma sonrası stres bozukluğu sıklığının yüzde 9 ile 15 arasında olduğunun tahmin edildiği bildirilmektedir. Ek olarak toplumun yüzde 5 ile 15’inin bozukluğun eşik altı hafif formlarını gösterdiği tahmin edilmektedir.
17 Ağustos Marmara Depremi’nden sonra Kilic, C. ve Ulusoy tarafından 2003’te yayınlanan bir çalışmada toplum taramalarında yüzde 20, çadırlarda yaşayanlarda yüzde 47, tedaviye başvuranlarda ise yüzde 63 oranında travma sonrası stres bozukluğu görülmüştür.
Tedavide ilaçlarla birlikte psikoterapi önerilmektedir. Klinisyenlerce uygulamada tek başına ilaç tedavisinin yeterli olmadığı kanaati yaygındır. En sık kullanılan ve etkinliği bilimsel yayınlarla desteklenen terapi türleri Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve EMDR terapisidir.